Efendi Hazretleri cömertliğe, yemek yedirmeye, misafire ayrı bir önem gösterirdi. Perşembe ve pazar günleri, toplu yemekler verir, sofrasından misafir eksik olmazdı. O’nu yakından tanıyanlar O’ndan daha cömert bir insan görmediklerini ifâde etmişlerdir.
Bu kapıya devam eden herkesin yemek yedirmesini tavsiye ederdi. “Misafir kabul etmeyende hayır yoktur, misafire hizmet ibâdettir. Yemek yedirmede su gibi cömert olun.” Buyururdu.
Yemeği genel olarak toplu yemeyi, sünnete uygun şekilde ve yer sofrasında yemeyi tercih ederdi.
Yemeği yer sofrasında da, masada da yerdi. Nasıl ikram edilirse o şekilde icabet ederdi. Sofraya besmele ile, tuz ile başlar, duâ ile, tuz ile bitirirdi.
Peygamber (sav); Hz Ali Efendimize yemeğe tuz ile başlamasını ve tuz ile bitirmesini tavsiye etmiş bunun yetmiş derde deva olduğunu açıklamıştır.200 Efendi Hazretleri, tuz bulunmazsa ya da tuzdan sonra, ateş görmemiş bir nimetle yemeğe başlardı. İki öğün yemek yer ve yemekleri sırası ile tek tek yerdi. Yemekten bir, bir buçuk saat sonraya kadar su içilmesini uygun görmez, “yemekten sonra su içip de aslanı kediye boğdurmayın” diye lâtife ederdi.
Cömertlikle ilgili sürekli kullandığı ifâdelerden bazıları;
“Kardeşlere yemek yedirmenin mükâfatı sınırsızdır.”
“Allah (cc) fakirlerle ve kardeşlerle yenen yemeğin hesabını sormaz.”201
Resulüllah Efendimiz de acıkmadan yememeyi, tam doymadan sofradan kalkmayı sıhhat için tavsiye etmiştir.202
Cennet cömertlerin yeridir. Cimri zâhid de olsa cennete giremez.203
Cömertin yemeği şifa, cimrinin yemeği derttir.204
“Cömertin ayağı kaydı mı, Allah (cc) hemen elinden tutar düşürmez.”205
“Bir kimse elinin emeğinden daha güzel bir rızık yememiştir.”206
Rızkın hayırlısı yetecek kadar olandır.207
“Her şeyin bir zekâtı vardır, evin zekâtı da ziyafettir.”208
Kanaat en büyük zenginliktir.209
“Cömertlik övülmüştür.”210
“Sofra başındakilerin çokluğu, yemeğin bereketindendir.”211
“Yemeğe; Allah’ın ismiyle başlayın, sağ elinizle ve önünüzden yiyin.”212
“Siz şifanın, yemeğinizin hangi parçasında olduğunu bilemezsiniz.”213
“Yemeğin bereketi yemekten önce ve sonra elleri yıkamakladır.”214
“Eti ve ekmeği bıçakla kesmeyin. Çünkü bu yabancıların işidir. Siz eti dişlerinizle kopararak yiyin. Bu, sıhhat ve afiyet için daha iyidir.”215
Efendi Hz’i pirinç pilavı yemeye başlarken selâvat getirir, yemek esnasında eti, tatlıyı, üç parmakla yer, ellerini yalar, bunların sünnet olduğunu söylerdi.216
“Sizden kimse sakın sol eliyle yiyip içmesin, çünkü şeytan sol eliyle yer, içer.”217
Çay, Kahve:
Çay içilmeden önce Efendi’ye ,iki bardak çay gelir ve üç yudum alarak tadına bakar. Çayın kıvamı iyi olup olmadığını, soğukluğunu sıcaklığını kontrol eder ve çaya başlanır. Kahvaltıda çay içerken zaman zaman çaya süt koyup karıştırarak içtiği olurdu. Çay ve sütün karışımında birbirinin yan tesirini yok eden şifalar vardır buyururdu.
Kahveden önce su içer sebebini şöyle açıklardı. Kahve yanık olduğundan yanmış nimet haram hükmündedir. Harama besmele çekilemeyeceğinden suya besmele çekerek başlanır ve kahve ile devam edilir.
Duâ:
Efendi Hz’i; bu kapıdaki kardeşlerin en büyük vazifesinin vatana, millete, mukaddesata kısaca Ümmeti Muhammed’e duâ etmesi gerektiğini her fırsatta vurgulardı. “Bu kardeşler duâ ehlidir.” Buyururdu.
“Üzerinizde bütün Ümmeti Muhammed’in hakkı var, ona göre çalışın, buranın kadrosu boş kalmaz. Bu kapıya varlık ve servet sahibi olmak için gelen gelmesin. Bu kapıda kendi nefsini kurtarmaya çalışan zaten insan değil. Bu kapıya gelen vatana, millete, mukaddesata; bütün Ümmete Muhammed’e duâ etmesi gerekir. Oğlum siz sağın solun sözüne bakmayın, kendi işinize bakın. Râbıtanızla zikrinizle iyi bir abdest alın, iyi bir namaz kılın bütün Ümmet-i Muhammed’e duâ edin” buyururdu.
Hâdisi şerifte,“Duâ nazil olmuş olacak belaya karşı durur ve onu karşılayıp def eder.”218 buyrulur.
Kur’ân-ı Kerim’de “İnsanoğlu hayra duâ ettiği gibi şerre de duâ etmektedir.”219 buyruluyor, onun için duâ ederken “Ya Rabbi muradınla muradımı bir eyle” diye duâ edin.” Bu konuda İbrahim Hakkı Hz’nin şu beyitini de söylerdi. “Bir işi murad etme, oldu ise inad etme.”
Resûlüllah Efendimiz; “Acele etmediğiniz müddetçe her birinizin duâsı kabul olunur. “Ben Rabbime duâ ettim de kabul olmadı” demeyin.”220 buyuruyor.
“Bana zayıflarınızı arayın. Zira sizler, zayıflarınız sebebiyle yardıma ve rızka mazhar kılınıyorsunuz.”221 Efendi Hz’i de; “Fukarayı sabirinin duâsı kabul olunur.” Buyururdu.
Efendi Hz’nin duayla iligili okuduğu bazı ha disi şerifleri hatırlayalım;
“Duâ ibâdetin iliğidir, özüdür.”222
“Duâ mü’minin silahı, dinin direği, semâvât ve arzın nûrudur. ”223
“Duâ inzal olmuş olacak, bütün belâları def eder.”224
“Mü’minin, mü’mine gıyabındaki duâsı red edilmez.”225 “Duâ sema ile arz arasında durur. Bana salâvat okunmadıkça Allah’a yükselmez.”226
“Biriniz duâ ederken Allahu Teâlâya hamdü senâ ederek başlasın, sonra Peygamber sav’e salâvat okusun, sonra da dilediğini istesin.”227
“İbâdetin en faziletlisi duâdır.”228
Sadaka:
Efendi Hz’nin sadaka ile ilgili söylediği hadisi şerifleri inceleyelim;
“Sevdiğiniz insanlara güler yüzle selam vermeniz sadakadır. Güzel tebessüm sadakadır.”229
“Güzel söz sadakadır.”230
“Sadaka belâları defeder. Belâ sadakayı geçemez.”231
“Öyle bir zaman gelecek ki insanlar ülke ülke dolaşacaklar da, zekât verecek kimseyi bulamayacaklar.”232
“Duyduk duymadık demeyin! Sadaka-ı fıtır (Ramazan Fitresi) her müslümana, erkek kadın, hür köle, küçük büyük herkese vaciptir.”233
“Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedâvi edin, belaya duâ ile karşı koyun.”234
“Veren el, alan elden üstündür.”235
“İhsan, insanı köle yapar, bu yüzden düşmanına bile ikram et.”236
“Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. Allah ihsan edenleri sever.”237
“Bağışını geri alan kimsenin durumu, çıkardığı kusmuğu geri yiyen köpeğin durumu gibidir.”238
200 Şiriatül İslam.
201 Hasan Basri Hz.
202 Kütüb-i Sitte.
203 Tirmizi, Birr, 40.
204 Râmuz el Ehâdis, s. 312.
205 Râmuz el Ehâdis, s. 248.
206 Kütüb-i Sitte, c. 2, s. 74.
207 Râmuz el Ehâdis, s.81.
208 Kütüb-i Sitte, c. 3, s.. 186.
209 Râmuz el Ehâdis, s. 294.
210 Hz Ali k.a.v.
211 Kütüb-i Sitte.
212 Kütüb-i Sitte, c.11, s. 3876.
213 Kütüb-i Sitte, c.11, s. 3886.
214 Kütüb-i Sitte, c.11, s. 3888.
215 Kütüb-i Sitte, c.11, s. 3881.
216 Kütüb-i Sitte.
217 Kütüb-i Sitte, c.11, s. 3874.
218 Tirmizi, Da’vet, s. 101.
219 İsra Sûresi, 11. ayet.
220 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 1782.
221 Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 2076.
222 Kütübi Sitte, c.6, s. 510.
223 Kütübi Sitte, c.6, s. 511.
224 Kütübi Sitte, c.6, s. 511.
225 Kütübi Sitte, c.11, s. 391.
226 Kütübi Sitte, c.6, s. 1773.
227 Kütübi Sitte, c.6, s. 1772.
228 İbni Mâce, Kitabud Duâ.
229 Kütüb-i Sitte, s. 273.
230 Kütüb-i Sitte, c. 2, s. 187
231 Kütüb-i site, c.10, s. 32 (3262).
232 Buhari, Zekât, 9; Müslim, Zekât, 59 (1012).
233 Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 2047.
234 Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 322.
235 Kütüb-i Sitte, c. 3, s. 169.
236 Hz Ali (kav).
237 Bakara Sûresi 195. ayet.
238 Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 6728.