Cennetmekân Efendi Hz’leri İslam kardeşliğine çok değer verip, ömrü boyunca kardeşlerin birliği, dirliği ve düzenliği için çalıştı.
Kardeşler arasında eşit davranır, doğruluğu ve dürüstlüğü öğretir, kardeşlerin düzen ve disiplinine çok önem verirdi. Kardeşlerden gelmeyen olduğunda, arar sorar, hasta ise ziyaretine gider gönüllerini hoş ederdi. Görüşemediği kardeşlere de selam gönderirdi.
Kimseyi yüzüne karşı övmez, kimseyi de yüzüne karşı eleştirmezdi. Bu konudaki tavsiyelerinde, hâdisi şerif meâli de olan şu sözü söylerdi; “İki şeyi yapmayın bunun her ikisi de yol kesicidir; kişiyi yüzüne karşı övmek ve yüzüne karşı tenkit etmek”52 “Kişiyi küt testereyle kesmiş olursunuz.” Buyururdu.
Davranışlarında orta yolu tutar, kararlarında kendinden emin bir tavır sergilerdi. Kimsenin karar veremeyeceği bir hususu bile delilleriyle ispatlar, karşısındakini ikna ederdi. Yaşadığımız dünyada, doğruyu yanlıştan ayırma da, İslam ve küfrü ayırma noktasında onun bakış açısı, rahat ve net tavrı, kardeşlerin kalplerindeki şüpheleri giderirdi. Kardeşlerin tâbiriyle O, tam bir “Efendi Baba” idi. Zâhirde de bâtında da kardeşlere karşı çok bağışlayıcı ve çok merhamet ediciydi. En çalkantılı dönemlerde bile O’nun yanında herkes kendini emin bir sığınakta hissederdi. Kardeşlere her sözünde mütevâzi olmalarını tavsiye eder, “Oğlum derya olsanız da katre gibi görünün.” Buyururdu.
Kardeşlerden yeni bir teşebbüste bulunup, kendisine müracaat edenlere; “Allah utandırmasın oğlum” diyerek duâ eder, “En büyük nimet îman nimetidir. Bu kapıda ne kadar şükretsek azdır. Kıymetini bilin ona göre çalışın.” diyerek tavsiyelerde bulunurdu.
Sohbetlerinde, gerçek bir kardeşlik için “Şeriatte seninki senin, benimki benim, tarikatta seninki senin, benimki de senin, hakikatte ne benimki benim, ne senin ki senin, hepsi Allah’ındır.” “Bu yüzden bu mânevî kardeşlik, öz kardeşlikten ileridir. Çünkü öz kardeşi sevmek fıtratta var, bu kardeşlik ise sırf Allah rızası içindir. Kardeşleri sevmede herhangi bir sınır yoktur.” Buyururdu.
Allah için birbirini seven kardeşler Kur’ânı Kerim’de53 övülüyor. O’nun istediği kardeşlik bir potada eriyen ve cem olan birbirinden haberi olan, üzüntüyü de sevinci de birlikte yaşayan kardeşlerdi.
Hadisi şerifde “Mü’minler birbirlerine merhamette, birbirlerine sevgide ve birbirlerini korumada bir vücudun organları gibidir. Vücudun herhangi bir organı rahatsızlandığında bütün vücut bundan rahatsız olur. Aynı şekilde bir mü’minin sıkıntısı olduğunda diğer mü’minler onun derdini ve sıkıntısını paylaşırlar.”54 buyrulur. Efendi Hz’leri de bu mealde, “Mağribteki bir kardeşin ayağına diken batsa mâşrıktakinin duyması gerekir.” Buyurarak bu hassasiyeti dile getirmiştir.
Efendi Hz’i bütün sevgilerin Allah (cc) hatırına olduğunu da şu sözüyle ifâde ederdi; “Sevdiğinizi Allah için seveceksiniz, sevmediğinizi de Allah için sevmeyeceksiniz.”
Efendi Hazretleri, bir sohbetinde özü sözü bir, Allah’ın emirlerini, Resûlüllah’ın sünnetini, yerine getirmede gecesini gündüzüne katan has kullardan bahsedip onların yerinin hiç kimseye nasip olmayacak doğruluk köşkleri olduğunu anlattı. Sohbetini şöyle güzel hâdisi şeriflerle tatlandırdı. “Allah için birbirlerini sevenler, kıyâmet günü nûrdan minberler üzerinde bulunacaklar, peygamberler ve şehitler onlara gıbta ile bakacaklardır.”55 “Cennet ehli doğruluk köşkünde oturanları inci gibi parlak yıldızlar halinde görürler. Aralarındaki fazilet farkı böyle yukarıda gösterecektir. Bunlar tatlı sözlü, herkes uyurken gece namazı kılan, nâfile oruca devam eden kimseler içindir.”56
Bir başka hâdisi şerifte, “Allah’ın kulları arasında bir grup var ki onlar, ne peygamberlerdir ne de şehitlerdir. Üstelik kıyâmet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler ve şehitler onlara gıpta ederler. Onlar aralarında ne kan bağı, ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah rızası için birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim onların yüzleri mutlaka nûrdur. Onlar bir nûr üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken onlar üzülmezler.”57 buyrulmaktadır.
“Benim yeryüzünde öyle veli kullarım vardır ki, Arşı Âlâ’da yeşil kandiller içerisindedirler. Bazen yeryüzüne iner ve yeryüzü nimetlerinden istifade ederler ve yine Arş-ı Âlâ’ya dönerler.”58
Cenabı Hak, kudsî hâdiste; “Salih kullarım için Cennette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir insanın hatırına gelmeyen nimetler hazırladım.”59 buyurmaktadır.
“Onlar öyle güzel bir topluluk ki Allah’u Teâlâ onların kötü amellerini, güzel amellere ve hasenâta tebdil eder.”60
Yukarıda geçen âyet ve hâdislerden anlaşılacağı üzere Efendi Hz’i kardeşlerin birbirlerini hiçbir menfaat gözetmeksizin sırf Allah rızası için sevmesini tavsiye etmiştir. Ve bu kapıda kendi nefsini herkesten aşağı görmek öğütlenmiş, başkalarını hor ve hakir görmek ise yasaklanmıştır. Bu hususta, “Harabat ehline hor bakma şâkir, Defineye mâlik viraneler var.” Buyrulmuştur. Yine Efendi Hazretleri bir sohbetinde, “Pekmezim olsun akmaya, sinek Bağdat’tan da gelir. Kendinizi bir şey sanmayın. Dersinize iyi çalışın, buranın kadrosu boş kalmaz.” buyuruyor.
Bu konuda Mevlâna Hazretleri’nin “Define yıkık yerde olur.” Sözünü de sıkça kullanırdı. Resûlüllah Efendimiz buyuruyor ki; “Kim bir kardeşin ayıbını örterse, kıyâmet günü Allah da onun ayıbını örter. Kim de bir kardeşin ayıbını açarsa Allah da onun ayıbını açıp evinin içinde bile rezil eder.”61
Efendi Hazretleri yeri geldiğinde “Özür dileyeni affetmek dinimizin emridir, bağışlayıcı olun.” Tavsiyesinde bulunurdu. Bu konudaki hadisi şerifte, “Kim kardeşine bir özür beyan eder de, kardeşi bunu kabul etmezse bu onun üzerine, vebâl olur.” buyrulur.62
Kulun arzusu ve ameli Allah’ın rızasına uygun olmalıdır. Makamların en üstünü kulluk makamı ve yokluktur. Kişi ben şuyum ben buyum diyerek iddiada bulunmamalı ve varlık iddiasından vazgeçmelidir. Her durumda insana yakışan tevâzûdur.
Efendi Hazretleri, bir sohbetinde kardeşlere nispetle inkârcılardan bahsederek; “Bu alçaklara, bu dünya gibi bir dünya daha vereceğiz, yeter ki, bir parmağınızı ateşe sokun desek yapamazlar ama ahmaklıklarından bütün vücutlarını ateşe atarlar da farkına varmazlar. Bizim kardeşlere de o an gelip çattı mıydı, öbür taraftaki makamını gördükten sonra bu dünya gibi bir dünya daha versen dönüp bakmazlar.” Buyurdu.
Efendi Hazretleri; “İnsanların kılığına kıyafetine bakarak değerlendirip, ileri geri konuşmayın! Sûret adamı aldatır oğlum.” buyururdu.
Gözünle görmediğin, kulağınla duymadığın bir konu hakkında yorum yapmak, zanda bulunmak yasaklanmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de “Ey îman edenler! Zannın çoğundan sakının. Zira zannın bir kısmı günahtır. Bir birinizin kusurunu arayıp, araştırma yapmayın.”63 buyrulur. Efendi Hazretleri bu konu da “Başkalarının ayıplarını araştırmaktan vazgeç, kendi ayıp ve yanlışlarınla meşgul ol.” Buyurur. Bu konuda Mevlâna Hz’nin meşhur sözünü de hatırlayalım; “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Kişi kendini gördüğü zaman başkasında kusur arayamaz.”
Efendi Hazretleri sohbetlerinde kardeşlere kesinlikle kin bağlanmaması gerektiğini, kusuru olan kardeşe gece teheccüd namazından sonraduâ edilmesi gerektiğini tavsiye ederdi. Kardeşlere kızılmayacağını, küsülmeyeceğini, bedduâ edilmeyeceğini, ancak duâ etmemiz gerektiğini ve kin tutulmamasını öğütlerdi. Sohbetlerinde, “Kardeşlerden incinirseniz, aleyhlerinde konuşmayın, gece teheccüd namazına kalkın, o kardeşe de duâ edin. Çünkü bu saatte kardeşin kardeşe gıyabında yaptığı duâ reddedilmez. Birbirinizle tartışmayın, cedelleşmeyin, iyi amellerinizi götürür. Kardeşin kardeşle cedelleşmesi günah olarak yeter.” Buyruyor. Hâdisi şerifde de “Kişinin kötü sayılması için müslüman kardeşini tahkir edip horlaması kâfidir.”64 buyruluyor.
Efendi Hazretleri, kardeşlerin birlik ve beraberliğinin ne kadar önemli olduğunu şu âyetlerle açıklardı. “Allah’a ve Resûlüne, itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer. Rüzgarınız kesilir de kuvvetiniz elden gider, sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”65
“Üzülmeyin, gevşemeyin, inanıyorsanız üstünsünüz.”66
“Allah’a ve Resûlüne inandıktan sonra, şüpheye düşmeden, mallarıyla, canlarıyla, cihad edenler, işte îmanında sâdık olanlar onlardır.”67
Hâdisi şerifde de “Küçüklerimize merhamet, büyüklerimize hürmet etmeyen bizden değildir. Bereket büyüklerimizdedir.”68
Efendi Hazretlerinin kardeşlere en çok söyleyip öğütlediği hâdislerden birisi de “Bildiklerinizle amel ederseniz bilmedikleriniz size ilham olunur.”69 hâdisidir.
Bu konudaki âyette “Allah’tan korkar, emirlerini tutar, nehiylerinden sakınırsanız, Allah kalbinize bir nûr inşirah eder de iyiyi kötüden ayırırsınız.”70 buyrulmaktadır. Müslümanın ferâseti vardır, bu da müslümanın ferâsetidir.” Buyururdu.
Efendi Hazretlerinin yine sıkça söylediği “Elhamdülillah, biz bu kapıda körü körüne değil, görerek ve bilerek yürüyoruz oğlum.” Buyurması, yaşadığı bu durumu tavsiye etmesidir.
Kur’an-ı Kerim’de “Mü’minlerin ferâsetinden kaçının. Zira onlar, Allah’ın nûru ile görür.”71 buyrulmaktadır.
Efendi Hz’nin kardeşlikle ilgili sıkça tekrarladığı hâdisi şeriflerden bazıları:
“Mü’min, mü’minin kardeşidir ona zulmetmez gıyabında hakkını korur yaşamasına yardım eder.”72
“Kendin için istediğini din kardeşin içinde istemedikçe kâmil îman etmiş sayılmazsın.”73
“Birbirinizi sevmedikçe tam îman etmiş sayılmazsınız, îman etmedikçe de cennete giremezsiniz.”74
“Hiçbir menfaat beklemeden kardeşin kardeşe yaptığı duâyı Allah (cc) reddetmez.”75
“El ele vermiş birlik olmuş kimselerin yardımcısı Allah’tır. Tefrikaya düşenden de artık yardımını keser.”76
İstişâre: İstişâre; Allah’ın emri, Resûlüllahın sünneti,Efendi Hazretleri’nin önemle tavsiye ettiği bir husustur.
Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de de “Yapacağın işi önce ehline danış, istişâre et.”77 “Onların işleri aralarında istişâre iledir.”78 buyruluyor.
Hâdisi şeriflerde; “İstişâre eden yanılmaz. Aranızdaki işleri istişâre ederek görüşün.”79
“İstişâre eden isabet eder, istişâreye uymayanda da hayır yoktur. İstişâre için danışıldığınızda
Allah için doğruyu söyleyin. Eğer doğruyu söylemezseniz, emanete hıyanet etmiş olursunuz.”80
“İstişâre ettiğiniz kimse güvenilir olmalıdır.”81
“Danışıldığınız zaman mutlaka doğruyu söyleyin.”82
Efendi Hazretleri; “Dini konularda duyduğunuz herhangi bir şeyi buraya gelip danışmadan uygulamaya başlamayın.” Buyurur.
Efendi Hz’nin söylediği, Âhir zamandaki kardeşlerle ilgili bazı hâdisler:
“Benim ümmetim yaz yağmuru gibidir. Bereket(Hayır) başında mıdır sonunda mıdır? bilinmez.”83
“Ey Ashabım, siz dinin onda dokuzunu yaparsanız Cennet’e girersiniz. Âhir zamanda benim kardeşlerim gelecekler onlar dînin onda birini yaparlarsa Cennet’e girecekler. Kardeşlerimi özledim.”84 Efendi Hazretleri sohbetlerinde bu hâdisi şerifle ilgili; “Bu zamanda, bu devirde, azizin pîrin yolunda, râbıtasıyla, zikriyle birbirlerini seven maddî ve mânevî olarak birbirine dayanıp yaslanan kardeşlere bâtından yağma vardır. Yani zaman kötü olduğundan mükâfatı büyüktür sevabı ve hayrı o nispette kat kat fazladır.” buyururdu.
“Âhir zamanda ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılır, yetmiş ikisi helâk olur Ancak Fırkayı Nâciye kurtulur.”85
“Ümmetimden bir taife, kıyâmete kadar, hiç mağlup olmadan, zaferden zafere koşacaktır. Düşmanların yapmak istedikleri hile ve desiseler onlara zarar vermeyecektir.”86 Efendi Hazretleri’ bu hâdisten sonra “İnanıp, güvenenler için işte bizim yolumuz budur.” Buyuruyor.
Sohbet ve cemaatle ilgili; Dağınık oturan ashabı kiramı Resûlüllah Efendimiz şöyle uyarıyor; “Sizleri niye böyle dağınık gruplar halinde görüyorum?”87
“Ey îman edenler! Toplantılarda size “Yer açın” denilince, yer açın ki, Allah da size genişlik versin…”88
“Sizden kimse bir başkasını yerinden kaldırıp sonra da oraya oturmasın. Ancak halkayı genişletin, yer açın ki, Allah da size genişlik versin.” 89
“Hz Enes ra. anlatıyor: Resûlüllah sav’e bir bardak süt getirilmişti. İçerisine su katıldı, önce kendisi içti. Solunda Hz Ebu Bekir ra. vardı, sağında da genç bir bedevi. Sütten artan kısmı bedeviye verdi ve “Öncelik hakkı sağındır, sonrada onun sağından devam etsin” buyurdu.”90
“Allah (cc) ümmetimi dalalet üzere toplamaz. Allah’ın eli cemaâtledir. Cemaâtten ayrılan ateşe gider.”91
“Cemaât rahmet, ayrılık azaptır.”92
Efendi Hz’de sohbetlerinde; “Soru ilmin anahtarıdır, siz mânâlı bir söz açacaksınız ki, mânâlı bir sohbet olsun. İlahiler de bir vaazdır, alana nasihat olarak yeter.” Buyurur.
“Meclislerde konuşulanlar size emanettir, onları iyi muhafaza edin.”93
Zuhûrat: Efendi Hz’i “Zuhûratla amel olur mu? sorusuna; zuhûratla amel olmaz, zuhûrattan istifâde edilir. Ehline anlatılır. Ehlinin tâbirine göre, vereceği hükme, yapacağı yoruma göre hareket edilir.”Buyurmuştur.
Resûlüllah Efendimiz rüya ile ilgili; “Rüyayı lebib ve habib olana, yani akıllı dosta anlatın.”94 buyurmaktadır.
“Zaman yaklaşınca, mü’minin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen mü’minin rüyası, Peygamberliğin kırkaltı cüzünden bir cüzdür.”95
“Âhir zamanda mü’minin rüyası yalan söylemez. En doğru rüyayı, sözü en doğru söyleyenler görecektir.”96
“Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim sûretime giremez.”97
“Her kim görmediği bir rüyayı gördüm diye iddia ve ısrar ederse, kıyamet gününde ondan iki arpa tanesini birbirine düğümlemesi istenir, fakat o bunu ebediyyen yapamaz ve böylece azâb olunur.”98
“Yalanların en büyüğü, adamın kendi gözlerine yaptığı iftiradır ki, ‘Ben gördüm’ der, halbuki bir şey görmemiştir, gözlerine iftira etmektedir.”99
“Âlim ne incinir ne incitir.
Cahil hem incinir hem incitir”
GÜZEL AHLÂK: Güzel ahlâk, Efendi Hazretlerinin en çok değer verdiği şeylerin başında gelirdi. Resûlüllah Efendimiz, “Mü’minin mîzanında en ağır basacak şey güzel ahlâktır.”100, “Sizin Allah’a en sevimli geleniniz ahlâkça en güzel olanınızdır.”101, “Kıyâmet günü mîzana ilk konulacak olan güzel ahlâktır.”102, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.”103 buyurarak, bir çok hadisinde bu konuya işaret etmişlerdir.
Efendi Hazretleri, güzel ahlâkın ne kadar önemli olduğunu ve nasıl bir süzgeçten geçtiğini şu sözleriyle ifade ederdi.
“İlim fayda vermez amel olmadıkça, Amel fayda vermez ihlâs olmadıkça, İhlâs da fayda vermez ahlâk olmadıkça…” buyurarak güzel ahlâkın; ilmin, amelin ve ihlâsın temelini oluşturduğunu vurgulamıştır.
İbretli Sözler: Efendi Hz’nin sohbetlerinde kullandığı bazı âyet, hâdis ve kelâmı kibarlar;
“Güzel ahlâk sahibi elbette Cennettedir”104
“Hoş gör ki, hoş görülesin.”105
“Altın kalemle yazsın bunu yazan, Kendi kuyusunu kazar, başkasına kuyu kazan.” 106
“Hediyeleşmek aranızdaki sevgiyi arttırır.”107
“Bir şey hakkında “inşallah” demeden “şunu yarın yapacağım” demeyin”108
“Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da öfkeni ölçülü tut, günün birinde dostun olabilir.”109
“Büsbütün saâdet, Allah yolunda harcanan ömürdür”110
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin.”111
“Uyumlu olun, ihtilaf etmeyin, teskin edin, nefret ettirmeyin.”112
“Sakın ha şöhrete heves etmeyin. Çünkü “Şöhret âfettir” denilmiştir. Şöyle desinler, böyle desinler diye bir şey yapmayın. Nice kimseler vardır ki, Allah adına hayır yapıyor görünseler de şöhret hırsından dolayı helak olmuşlardır.”
“Sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi, kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlara nazik davranın Allah’ın yarattığı şekle uygun davranın.”113
“Kadınlara karşı hayırlı davranın, zira kadın bir eğey kemiğinden yaratılmıştır. Eğey kemiğini doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara karşı anlayışlı olun.”114
Bir rivayette de“Bir kadın kocasına ismiyle hitap ederse o eve lânet yağar. Bir erkek hanımına ismiyle hitap ederse, o eve rahmet yağar.”denilmiştir.
“Zâlimlere en edna meyille meyletmeyiniz.”115
“Allah’ın aziz ettiğini kimse zelil edemez. Zelil ettiğini de kimse aziz edemez.”
“Kelbi Kelbe boğdurur Allah, Velâ havle velâ kuvvete illa bîllah.”
“Bir kimse sapık bir kavmin yaptığını yapmasa da benimsese; onlarla haşr olunur, onlarla hesap verir.”116
"Ümeranın hayırlısı ulemayı ziyaret edendir, Ulemanın şerlisi ümerayı ziyaret edendir."
“Akıl ihtiyaçtan doğar. ‘Derdi veren Allah dermanı da vermiştir.’117 Sabırlı olun.” Buyruluyor
“Bir kötünün yedi mahalleye zararı olur. Bir damla sirke bir teneke balı bozar.”
“Kötü ahlâk da sirkenin balı bozduğu gibi ameli bozar.”118
“Fitne uykudadır uyandırana lanet olsun.”119
“Haya îmandan bir şubedir.”120
“Âhir zamanda cahil kullar, fâsık hafızlar olacaktır.”121
“Geçme namerd köprüsünden ko aparsın su seni,Yatma tilki gölgesinde ko parçalasın aslan seni.” Yavuz Sultan Selim
“Allah indinde en üstün amel ve ibâdet, Allah yolunda mücadeledir, hiçbir amel buna denk sayılmaz.”122
Efendi Hz’nin de zaman zaman kullandığı, Hz Ali (kav) Efendimiz’e ait sözler:
Mazlum, en az zâlim kadar cesur olmadıkça, zulümden, zilletten kurtulamaz.
“Mukadderat hulûl edince tedbirler şaşırır.”
“Tevâzû, insanı yüceltir.”
“Kişi, dilinin altında gizlidir.”
“Haksızlık önünde eğilmeyiniz, hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.”
“Allah’tan korkmayan, kuldan utanmaz.”
“İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır.”
"Söylemediğin sürece sır senin esirindir. Eğer söylersen sen sırrın esiri olursun.”
“Şüphelilerden kaçınan kimse dinini ve faziletini tamamlamış olur.”
“Akıllı kişinin görüşü kerâmettir.”
“Mesul olduğunuz şeyle meşgul olun.”
“Şükür, nimetlerin zinetidir.”
“Herkesi kendine göre değil, kendi terazisine göre tart”
“Kötülük eden kimseye iyilikle muamele etmek büyük fazilettir.”
52 Kütüb-i Sitte, c.17, s. 7115.
53 Hucurat suresi, 10. ayet.
54 Buhari, Edeb, s. 78.
55 Tirmizi, Kitabüz Zühd, s. 53.
56 Kütüb-i Sitte, c.14, s. 5128.
57 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 141 (3345).
58 Hadis-i Kudsi.
59 Buhari, Bedül Halk, 8; Müslim, Cennet, 2.
60 Furkan Sûresi, 70. ayet
61Kütüb-i Sitte, c.17, s. 6789.
62 Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 7107
63 Hucurat Suresi, 12. ayet.
64 Kütüb-i Sitte, c. 4, s. 1971.
65 Enfal Sûresi, 46. ayet.
66 Âl-i İmran Suresi, 139. ayet.
67 Hucurat Sûresi, 15. ayet.
68 Kütüb-i Sitte. c. 9, s. 142, s. 270.
69 Aclûnî, c.2, s. 265.
70 Enfal Sûresi, 29. ayet.
71 Hicr Sûresi, 75. ayet.
72 Taberani, İbn Münde, İman, c. I, s. 458.
73 Kütüb-i Sitte, c.2, s. 248.
74 Kütüb-i Sitte, c.6, s. 1665.
75 Kütüb-i Sitte, c.6, s. 1788.
76 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 3312.
77 Al-i İmran Sûresi, 159. ayet.
78 Şûra Sûresi, 38. ayet.
79 Taberani.
80 İmam Mâverdi.
81 Kütüb-i Sitte, c.17, s. 7115.
82 Kütüb-i Sitte, c.17, s. 7166.
83 Kütüb-i Sitte, c.17, s. 4522.
84 Râmuz el Ehâdis, s. 361, s. 390.
85 Kütüb-i Sitte, c.13, s. 362.
86 Kütüb-i Sitte, c. 13, s. 4523.
87 Müslim, Salât, s. 119 (430); Ebu Dâvud, Edeb, s. 16 (4823).
88 Mücadele Sûresi, 11. ayet.
89 Kütüb-i Sitte, c. 10, s. 116.
90 Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 2254.
91 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 440.
92 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 440.
93 Râmuz el Ehâdis, s. 233.
94 Kütüb-i Sitte, c.4, s. 960.
95 Kütüb-i Sitte, c.4, s. 957.
96 Kütüb-i Sitte, c.4, s. 511.
97 Kütüb-i Sitte, c.4, s. 959.
98 Buhari, Kitabut Tabir, 45/55.
99 Buhari, Kitabut Tabir, 45/57.
100 Ramuz el Ehadis, s. 15/9.
101 Ramuz el Ehadis, s. 17/8.
102 Taberani.
103 İ. Malik, Muvatta, H. Hulk, 8, II/904.
104 Tirmizi, Taberani.
105 Râmuz el Ehâdis, s. 240.
106 Miftahul Kulüb, s. 322.
107 Tirmizi, Taberani.
108 Kehf Sûresi, 23-24. ayetler.
109 Tirmizi, Birr, 60, (1988).
110 Râmuz el Ehâdis, s. 215.
111 Kütüb-i Sitte, c.5, s. 90.
112 Kütüb-i Sitte, c.7, s. 1998.
113 Kütüb-i Sitte, c.2, s. 45.
114 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 3302.
115 Hud Sûresi, 113. ayet.
116 Müsned, Ebu Davûd, Libas, 4.
117 Kütüb-i Sitte, c.11, s. 3978.
118 Râmuz el Ehâdis, s. 97.
119 Râmuz el Ehadis, s. 226.
120 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 333.
121 Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 311.
122 Buhârî, Cihâd, I; İbn Mace, Cihâd, 1.